İsmail Çetin Hoca Efendi’nin Vasiyyeti

بسم الله الرحمن الرحيم والحمد لله رب العالمين والعاقبة للمتقين والصلاة والسلام على سيدنا محمد خير البريّة وعلى آله وصحبه من افضل الصلوات واشرف التسليمات وازكى التحيات ورضوان الله تعالى عليهم اجمعين

       Bundan sonra, malum olduğu üzere her doğan ölür, yapılan her bina yıkılır. Dünyanın akıbeti ölümdür. Ölüm Allah Teâlâ’nın hükmüdür. Şahsen ben, fakir, işkenceli hayatla yani izzet içinde zillet, zillet içinde izzetle bugüne kadar yaşadım; takdîrim böyle idi, ona razıyım. İlmî çalışmayı tercih ettim. Ehli Sünnet vel’Cemaatin i’tikadı üzere, tevâtür ve senedle günümüze ulaşan yoldan başka hiçbir zümrenin adamı olmadım. Bütün amaçlarımı uhrevi âlemine bağladım. Rızâ-i Bârî’den başka hiçbir amacım, hasretim kalmamıştır. Allah’ın Rasûlü sallallâhu aleyhi ve sellem, gerek sekeratten, ölüm ve kabir azabından, haşir, neşir, sırat köprüsü, mizan ve hesabdan, mahşer, cennet ve cehennemden ve gerekse her ne haber verdi ise cümlesi haktır. Binaenaleyh Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem her ne getirdiyse, söylediyse, yaptıysa, cümlesi hak vegerçektir. Cümlesinin doğru olduğuna inandım.
اشهد ان لا اله الا الله واشهد ان محمدا عبده ورسوله
deyişime bütün dünyayı şahid ederim. Madem ki ölüm vardır ve haktır, Allah Azze ve Celle’nin emr-u fermanı iledir, öyleyse vasiyetim şudur:
Mümkün mertebede beş vakit namazınızı ta’dîl-i erkan üzere cemaatle kılarsınız. Birbirinizi seversiniz. İnsî ve cinnî şeytanları aranıza sokmazsınız.Gerek dua ve fâtihalardan, gerekse Kur’ân-ı Hakîm’den bana hediye gönderip beni sevindirmelisiniz. Bana gönül bağlayan aziz dostlarım, kardaşlarım! İcâze alan zevat, Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in mirasçısıdır. Nitekim العلماء ورثة الأنبياء “Takvâyı iltizâm eden ulemâ enbiyânın mirasçılarıdır.” diye buyrulmaktadır. İcâze alan âlim, İslam dînini ve takvâyı tercih ettiyse, Allah Teâlâ’nın rızasının kapısını çalmıştır demektir. Bundan böyle kendilerine hizmet, Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’e, ashab, tâbiîn ve ardınca giden ulemâya hizmettir. Aynı zamanda takvâyı iltizam etmeleri, amaçlarını sadece ahirete bağlamaları sebebiyle mahlukun kalblerine kendileri için sevgi iner. Nitekim Allah Teâlâ سيجعل لهم الرحمن ودّا diye buyurmaktadır. Bana gönül bağlayan bütün dost-ahbablarıma, bütün akrabalarıma Dua Kitabı’ndaki duaları, Sevgi Bağı’nın dualarını, ta’dîl-i erkan üzere namaz kılmalarını, sonrasındaki namaz tesbihlerini titizlikle devam etmelerini tavsiye ederim.
Hâsılı, tashîh-i itikad şartıyla:
1-Ta’dîl-i erkanla, mümkünse cemaatle namaz kılmayı,
2-Boş vakitlerde Kur’an tilâveti, zikir ve salavatla meşgul olmayı,
3-Usluyu da, gevezeyi de, لا اله الا الله محمد رسول الله diyen her Müslümanı, takva sahibi âlimleri saygıyla, sairleri şefkatle kucaklamayı,
4- Mümkün mertebede doğru söz söylemeyi,
5-Muamelede de dürüstlüğü âdet edindim. Her Müslümana da bunu tavsiye ederim.
Vasiyetimi şu üç hadisle tamamlayayım:
1-İbnu Ömer radıyallahu Teâlâ anhumâ’nın hadîsinde Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: اِنَّ لِلّهَ تَعَالَى عِبَادًا اِخْتَصَّهُمْ بِحَوَائِجِ النَّاسِ يَفْزَعُ النَّاسُ اِلَيْهِمْ فِى حَوَائِجِهِمْ اُولئِكَ الآمِنُونَ مِنْ عَذَابِ اللّهِ Gerçekte Allah Teâlâ bazı kullarını insanların ihtiyaclarının giderilmesine hâssaten sebeb kılmıştır; ihtiyaclarının giderilmesi için insanlar kendilerine sığınırlar. Onlar Allah Teâlâ’nın azabından emîn olanların ta kendileridir.” Hâdis şârihleri ulemâmız rahimehumullah, يَفْزَعُ النَّاسُ اِلَيْهِمْ “ihtiyaclarının giderilmesi için insanlar kendilerine sığınırlar” cümlesine şöyle mana verdiler: Yani onlardan meded beklerler. Allah Azze ve Celle, onları لِلّهَ تَعَالَى عِبَادًا “bazı kullarını” diye, dînî ve dünyevî nimetlerin ehline ulaştırılması için Zâtı’na izâfe etmiştir, belirtmiştir, tekleştirmiştir ve Kendisi’nden halîfe ve vekil kılmıştır, yegâne Allah için muhtaclar faidelensinler diye. Hakîkî velînimet olan Allah Azze ve Celle’nin şükrü vâcib olduğu gibi, sebeb kıldığı zevatlara da teşekkür vâcibdir. Aynı zamanda nimetin muhtaclara ulaşmasında vasıta kılınan zevatlara da, nimeti ehline ulaştırmalarından ibaret şükür vâcibdir. Ehli de, nimeti taleb edenlerdir, sığınanlardır. İş bu, değişmez bir nizam ve Sünnetullah’tır. Bununla nimet kendisi korunur ve şükürle de ziyadeleşir.
2-İbnu Ömer radıyallahu anhumâ’nın hadîsinde Rasûlullah sallallâhu aleyhi vesellem şöyle buyurmaktadır:
اِنَّ لِلّهِ ضَنَائِنَ مِنْ خَلْقِهِ يُحْيِيهِمْ فِى عَافِيَةٍ وَاِذَا تَوَفَّاهُمْ اِلَى جَنَّتِهِ اُولئِكَ الَّذِينَ يَمُرُّ عَلَيْهِمُ الفِتَنُ كقِطَعِ اللَّيْلِ المُظْلِمِ وَهُمْ فِيهَا مِنْهَا فِى عَافِيَة
Gerçekte Allah Teâlâ’nın mahlukundan, nimetleri ulaştırmaya tahsîs ve tayin edilen kulları vardır. Allah Teâlâ onları bütün özelliğiyle afiyette yaşatır. Onları, ruhlarını kabzettiği zamanda da cennetine sevkeder. Onlar öyle kimselerdir ki, gecenin simsiyah karanlığı gibi fitneler üzerlerine gelip geçer; ne bakarsın onlar o fitneye girmekten = ma’siyeti işlemekten sapa sağlam sâlim kalmaktadırlar.”
وَ عَنْ عرباض بن سارية رضى الله تعالى عنه قَالَ صَلَّى بِنَا رَسُولُ اللّهِ ذَاتَ يَوْمٍ ثُمَّ – 3
أقْبَلَ عَلَيْنَا بِوَجْهِهِ فَوَعَظَنَا مَوْعِظَةً بَلِيغَةً ذَرَفَتْ مِنْهَا العُيُونُ وَ وَجِلَتْ مِنْهَا القُلُوبُ فَقَالَ رَجُلٌ يَا رَسُولَ اللّهِ كَأنَّ هذِهِ مَوْعِظَةُ مُوَدِّعٍ فَاُوصِنَا فَقَالَ اُوصِيكُمْ بِتَقْوَى اللّهِ وَ السَّمْعِ وَ الطَّاعَةِ وَ إنْ كَانَ عَبْدًا حَبَشِيّاً فاِنَّهُ مَنْ يَعِشْ مِنْكُمْ بَعْدِى فَسَيَرَى اخْتِلاَفًا كَثِيرًا فَعَلَيْكُمْ بِسُنَّتِى وَسُنَّةِ الخُلَفَاءِ الرَّاشِدِينَ المَهْدِيِّينَ تَمَسَّكُوا بِهَا وَعَضُّوا عَلَيْهَا بِالنَّوَاجِذِ وَ إيَّاكُمْ وَ مُحْدَثَاتِ الاُمُورِ فَاِنَّ كُلَّ مُحْدَثَةٍ بِدْعَةٌ وَ كُلُّ بِدْعَةٍ ضَلاَلَةٌ İrbâd bin Sâriye radıyallahu Teâlâ anhu buyurur ki: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, birgün bize namaz kıldırdı. Sonra yüzüyle bize yöneldi. Akabinde gözlerin ondan aktığı, kalblerin ondan korktuğu çok açık öğütlerle bize öğüt verdi. Bir adam: “Ya Rasûlallah, bu korkutucu açık öğütler, vedalaşan kimsenin öğütü gibi sanıyorum. Binaenaleyh bize tavsiyede bulun.” dedi. Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Size Allah’tan korkup karşısına gelmekten korunmaktan ibaret takvâyı, işinizin başına gelen Müslüman Habeşi bir köle olsa dahi sözüne kulak verip boyun eğmeyi tavsiye ederim. Çünkü muhakkak Ben den sonra sizden kim yaşarsa, elbette birçok ihtilafları görecek tir. İş böyle olunca size sünnetim ve sünnetimle amel edip nefsle rini kemâle erdiren, Allah Teâlâ’nın da onları hak ve doğruya ilettiği halîfelerin sünneti gerek. Sımsıkı Halîfelerin sünnetini aç kimsenin ön dişleriyle ekmeği ısırışı gibi ısırın yani tutunun. Sizi yeni çıkan modalardan sakındırırım. Çünkü yeni çıkan modaların tümü bid’attir. Ve her bid’at dalâlettir.” Unutmayın, ben de dün sizin gibiydim, yarın siz benim gibi olursunuz.

Artık Allah’a emanet olunuz.
والسلام عليكم ورحمة الله وبركاته